5 Mart 2016 Cumartesi

KİTAP YORUMU: GÜNEŞ MAKİNESİ KARARMA - ÇAĞIL YAMAN


Kitap Adı: Güneş Makinesi Kararma
Yazar : Çağıl Yaman
Yayınevi: Beyaz Baykuş
Sayfa Sayısı: 152


Arka Kapaktan:

"En kalıcı çözümün yeraltı madenlerinden enerji üretmek olduğunu söylediler. İki bölgenin arasına yuvarlak sarı bir bina kuruldu. İçinde yeraltı madenlerinden, sahte güneş ışığı üreten, daha önce kimsenin görmediği Güneş Makinesi vardı. Yaşamımız için gerekli besinler burada yetiştiriliyor, ayrıca özellikle çocuklara verilen büyüme hapları burada üretiliyordu. Ama madenlerimiz bizi doyurmaya yetmeyecekti, önce herkesin her türlü ziynet eşyasını bağışlama zorunluluğu getirildi. Onlar da tükenmeye yüz tutunca sıra ölülerimize gelmişti…"

Güneş olmadığı halde dünyada yaşam devam ediyor. Artık yeni bir insan ırkı daha var: Mücevher insanlar! Güneşin karardığı gün, belirli bir bölgedeki insanlar bu durumdan oldukça garip şekilde etkileniyorlar. İnsanların cesetleri ya da vücutlarından kopan uzuvları elmas özelliği taşımaya başlıyor. Doğal güneş enerjisinin yoksunluğundan dolayı dünya yok olma tehlikesiyle karşı karşıya... "Güneş Makinesi" yaşamın devamı için yeraltı madenlerinden enerji üretmeye devam ediyor. Zaman içinde yeraltı kaynakları da tükenmeye yüz tutunca sıra insan ölülerine gelir. Artık ölüm, yaşamak kadar değerlidir... 

Genç yazar Çağıl Yaman'ın distopya türündeki ilk romanı "Güneş Makinesi - Kararma" bir solukta okunabilecek sürükleyicilikte ve yalınlıkta olmasına rağmen etkisi uzun süre hafızalardan silinmeyecek. Geleceksizlik, adaletsizlik ve karmaşanın hüküm sürdüğü dünyada, insanların bencilce isteklerinin peşinden koşmasını zengin bir hayal gücü ve kıvrak bir kalemle anlatan yazar, sömürülen ve sömüren arasındaki farkı da taraf tutmadan cesaretle ve çok yönlü sorguluyor. Kontrol dışında gelişen bir doğa olayına insanların acımasız doğası da eklenince sonuçların ne kadar tehlikeli olabileceğine inanamayacaksınız! 





    Haftamı renklendiren kitap: Güneş Makinesi Kararma

   Türk bir yazardan distopya türünde bir eserin çıktığını ilk duyduğum anda merak etmeye başlamıştım Güneş Makinesi'ni. Şans eseri bir yarışma çıktı karşıma, kazanabileceğime inanmasam da katıldım ve bana epey uzunca gelen bir bekleyişin ardından kavuştum kitabıma, üstelik sevgili Çağıl Yaman'dan imzalı olarak! Güzel dilekleri kitabın kapağını her açışımda gülümsetiyor beni. :)

   Distopya, bilim kurgu veya fantastik türde roman, film senaryosu denince akla en son geleceklerden biri de Türk toplumudur herhalde diye düşünmüşümdür her zaman ve eminim yalnız da değilim bu konuda. Beceremiyoruz bu tür senaryolar üretmeyi derken ben, Çağıl Yaman bu yargının o kadar da doğru olmadığını kanıtladı. Kurgusu, yazım dili ve yazarın hayal gücünün zenginliği ile umut verici bir kitap var karşınızda.

   Bir pazartesi sabahı kalkıyorsunuz, yüzünüzü yıkıyor, kıyafetlerinizi giyiyor, çocuğunuzu okula gönderip işinize gitmek için yola çıkıyorsunuz. Her şey tıpkı geçen haftaki gibi veya geçen sene... Siz tam iş yerinize varmış, masanıza yerleşirken bir anda dünya karanlığa gömülüyor, zifiri karanlık. İşte kitap bu andan sonrasını anlatıyor. Güneşin yokluğu ile baş etmek yeterince zor değilmiş gibi bir de tuhaf bir salgın çıkıyor ortaya, insanların kimyasını değiştirip öldüklerinde mücevhere dönüşmelerine sebep olan.

   Hikaye iki farklı karakterin gözünden anlatıyor: Serseri ve Koleksiyoncu. En sevdiğim ayrıntılardan biriydi yazarın isimler yerine lakap kullanmış olması. Bazı bölümlerde iki karakterimizin çocukluğuna dönüyor ardından tekrar şimdiki zamanda buluyorsunuz kendinizi ve bu anlatım kitabın gizemini oldukça artırıyor. Kurguda tek yetersiz bulduğum nokta salgınla alakalı kısımdı. Biraz daha ayrıntı gerekliydi diye düşünmeden edemiyorum, nereden nasıl böyle bir salgının ortaya çıktığı ile ilgili daha fazla detay verilebilirdi.

   Bilim kurgu, distopya sever okurların kesinlikle Çağıl Yaman ve Güneş Makinesi'ne bir şans vermeleri gerek! Ben devam kitaplarını okumak için şimdiden sabırsızlanıyorum!





Alıntılar

'' Sağduyulu olunsaydı fark edilirdi belki ama insanlık felaketleri önlemsizce bekleyip kendine acımaya bayılan budalalarla doluydu.''   sf. 10


'' İnsanlar, kişi savunmasız duruma düşmüşse onun haksız olduğunu düşünmeye eğilimlidir Koleksiyoncu. Yanlış bir şey yapmasaydı idam edilmezdi, yanlış bir şey yapmasaydı zarar görmezdi ya da onun orada ne işi vardı gibi çıkarımlarla olayın başlarına gelemeyeceğini kendilerine açıklamaya çalışırlar. Aynı bakış açısı güçlü tarafta da mevcuttur. Eğer benim düşüncem yanlış, kurbanınki doğru ise neden silah benim elimde der kibirle. Doğru düşünceyi savunmak beni zayıf düşürecekse bunu ne yapayım?...''    sf. 68





PUANIM : 4.5/5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder